Saturday, February 4, 2012

ÇİFTLİK



Vatandaşlık vaadiyle seks köleliği!


Vatandaşlık vaadiyle seks köleliği!
Dramın ilk perdesi, Moldovalı Dora S.’nin yaklaşık 7 yıl önce, çalışmak için İstanbul’a gelerek Kumkapı’daki ablasının yanına yerleşmesiyle başladı. Kilyos’taki çiftlikte hayvan besiciliği yapan Sarıyerli E.Ç.,Kumkapı’da kendisine kaçak eleman arıyordu ve Dora’nın ablasını buldu. Eve gittiğinde ise o zaman 23 yaşında olan Dora S.’yi... Kilyos’taki çiftliğinde hayvanların bakımı için birini aradığını söyleyerek genç kadına iş teklif etti. İş arayan Dora hiç düşünmeden teklifi kabul etti ve Kilyos’taki çiftliğe gitti. Bir süre sonra havyanların bakımında zorlanan Dora, patronuna ülkesindeki ikizi Lüba’nın da çalışabileceğini söyledi. E.Ç. onay verince ikizi Lüba S. de İstanbul’a gelerek çiftliğe yerleşti.


TÜRK KİMLİĞİ SÖZÜ VERDİ
İkizlere Türk kimliği çıkarma sözü veren E.Ç. Dora ile birlikte olmaya başladı. Kısa süre sonra da Lüba ile... Bu tarihten sonra ikizler için kâbus başladı. İkizler, 2 yıl boyunca patronlarıyla sırayla beraber olmaya başladı. Bu süreçte kardeşlerinden haber alamayan Kumkapı’daki abla, telefonunu bulduğu E.Ç.’ye ulaştı. Ancak E.Ç.’nin baskısıyla ikizler, ablaya “İmam nikâhıyla evlendik. E.Ç. ve onun amca oğluyla” dedi. Sonra yine bağlantıları kopunca Kumkapı’daki abla Moldova’daki ailesini aradı.

İKİZLERDEN 3 ÇOCUĞU OLDU
Ağabey İstanbul’a gelerek kardeşlerinin izini buldu. Fakat E.Ç. kardeşlerin ağabeyleriyle bir çalışanın yanında görüşmelerine izin verdi. Bu sürede Dora S., Büşra (5) ve Ergün (3), Lüba ise Kübra’yı (5) dünyaya getirerek ikisi de E.Ç.’den çocuk sahibi oldu. Sahte nüfus cüzdanı çıkarılan çocuklar başka bir eve götürülerek, Türkmenistan uyruklu bir bakıcıya teslim edildi. İkizler ise belli günlerde çocuklarıyla görüşebildi. 4 çocuğunun nikâhlı eşi Sarıyer’de yaşayan E.Ç. bu arada yeni sevgili buldu. Onu da 15 yaşındaki kızıyla birlikte çiftliğe yerleştirdi. E.Ç. 3 kadınla birlikte aynı evde yaşamaya başladı.


7 YILLIK KÖLELİK DAYAKLA BİTTİ
Yaklaşık 7 yıl boyunca işkence gibi bir hayat süren ikizler, önceki gün E.Ç.’den feci bir dayak yiyince sonunda çareyi kaçmakta buldu. Önceki sabaha karşı saat 04.00 sıralarında çiftlikten çıkan kardeşler, ormanlık alandan 3 saat yürüyerek Zekeriyaköy Jandarma Karakolu’na sığındı. Dora ve Lüba S.’nin şikâyeti üzerine jandarma, çiftliğe giderek E.Ç. ile yanındaki sevgilisini gözaltına aldı. E.Ç., alıkoyma ve zorla ilişkiye girme suçlamalarını kabul etmedi. Sarıyer Adliyesi’ne gönderilen E.Ç. çocuklara çıkardığı sahte kimlikler nedeniyle tutuklandı. Dramın kahramanı Moldovalı ikizler, kaçak çalıştıkları için sınırdışı edilmek üzereYabancılar Şube Müdürlüğü’ne teslim edildi.

ÇOCUKLAR YUVAYA VERİLDİ
Dramın en masum kahramanları ise E.Ç.’nin Moldovalı ikizlerden olan çocukları Büşra (5), Kübra (5) ve Ergün (3) SHÇEK yuvasına yerleştirildi. Mahkeme, Moldovalı Lüba ve Dora ile E.Ç.’den kan örnekleri alarak çocukların DNA karşılaştırmasının yapılmasını istedi. Dora S., “E.Ç. yalan söyledi. Türk kimliği çıkaracağını söyleyip çitflikte ağır şartlarda çalıştırdı. Kaçak olduğumuz için korktuk. Bizi kandırıp ikimizle de ilişkiye girdi. 7 yıl dayandık. Sürekli dayak atıyor ve ölümle tehdit ediyordu” dedi.

Tuesday, October 25, 2011

DNA

Rusya'nın Kopeisk kentinde iki aile 12 yıl önce yanlış bebekleri verdiği gerekçesiyle kentteki hastaneye dava açtı. Karışıklık, annelerden birinin eski kocasının 'kızım hiç bana benzemiyor' diyerek, nafaka ödemesini kesmesiyle anlaşıldı. Daha sonra yapılan DNA testleri çocuğun çiftin olmadığını ortaya koydu. Polis biyolojik anne-babanın izini sürdü ve bu çiftin de aslında diğer ailenin çocuğunu büyüttükleri anlaşıldı. Her iki kız çocuğu da kendilerini yetiştiren ailelerden ayrılmak istemiyor. Ural Dağlarındaki kentte yaşayan aileler yaklaşık 160 bin dolarlık tazminat davası açtı.

Ancak, olayın üzerinden uzun bir süre geçtiği için, belirli bir hastane çalışanı aleyhinde ceza davası açılamıyor. Yulia Belyaeva bu yılbaşında eşinden boşandı. Ancak eski kocası nafaka ödemesi yapmayı reddetti. Çünkü kızları İrina'nın gerçek babası olduğuna inanmıyordu.
BU ÇOCUK BANA BENZEMİYOR
Belyeava da eski eşini mahkemeye verdi. Yargıç DNA testi yapılmasını istedi ve bu testler şaşırtıcı bir gerçeği ortaya koydu. Yulia benimle yaptığı telefon görüşmesinde,
 'İki DNA testi yaptık. Her iki test de ne benim, ne de eski kocamın İrina'nın biyolojik anne-babası olmadığımızı gösteriyordu. Yargıç inanamadı. Bize bu tür durumları sadece televizyonda gördüğünü ve ne tavsiye edeceğini bilmediğini söyledi' dedi.

Balyaeva, İrina'yı doğurduğu 1998 Aralık'ındaki o günü düşündü. Doğum servisinde bir başka kadının daha olduğunu hatırladı ve korkunç bir karışıklık olduğunu fark etti. 12 yıl önce bebeklere yanlış isimlikler takılmış ve yanlış anne babalara verilmişti.

Balyaeva, 'DNA sonuçlarının bir fotokopisini aldım ve savcılığa gittim. Hastanede yanlış bebek verildiği gerekçesiyle resmi bir şikayette bulundum' dedi.

Daha sonra polis, diğer anneyi aradı ve aynı şehrin bir başka köşesinde buldu. Balyaeva, 'Doğruydu. Kızları Anya sarışındı ve aynı bana ve eski eşime benziyoru. Kızımız ise daha koyu tenli ve siyah saçlıydı. Diğer babaya benziyordu. Diğer baba Tacikti, o da aynı babaya benziyordu" dedi.

Balyaeva, 
Irina'nın hep siyah saçlı ve gözlü eski kayınvadilesine benzediğini düşündüğünü söylüyor. İrina'nın gerçek kızı olmadığını hiç düşünmediğini belirtiyor.

Tabi bu olan biten, çocuklar için de büyük bir şok oldu ve her iki çocuk da kendilerini yetiştiren ailelerle kalmak istiyor. (bbc türkçe)

Thursday, October 20, 2011

EDE BESE! (ARTIK YETER!)


Akşam Gazetesi'nden Şenay Yıldız'ın ropörtajı


Cevahir Kaçar 42 yaşında Hakkarili bir anne. Bir oğlu askerde, bir oğlu da dağda. 20 yaşındaki oğlu Recep bir yıl önce dağa çıkmış, 21 yaşındaki oğlu Önder 7 aydır cezaevinde. Diğer oğlu ise asker. Onu dinledikçe, her şeye çare bulan insanların bazen ne kadar çaresiz kaldıklarını düşündüm. Zaman zaman gözleri doldu, zaman zaman öfkelendi ama günün sonunda o da ben de çaresizdik. Aşağıda ‘Bir oğlum dağda, bir oğlum askerde. Ben nasıl ağlamayayım?’ diyen bir annenin dramatik öyküsünü okuyacaksınız…
- Oğlunuz Recep’in hal ve tavırlarından tahmin ettiniz mi örgüte katılacağını?
Hayır, hiç öyle bir şey yoktu. ‘Babası dağa gitti’ deseler inanırdım ama oğlumun gideceğine asla ihtimal vermezdim. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Elektrik okuyor, spor hakemliği yapıyordu. Hiçbir siyasi eğilimi yoktu, ne partiye (BDP’yi kastediyor), ne Nevruz’a giderdi. Bizim hiçbir maddi sorunumuz da yok, ne istese alırdık.
ŞOKA GİRDİM
- Ne hissettiniz oğlunuzun PKK’ya katıldığını anlayınca?
Ben şoka girdim. Hiç kendimde değildim. Bir yılı doldu, hala şoktayım, hala kendimde değilim. Bundan sonra bir daha oğlumu görebilecek miyim, bilmiyorum. Her zaman rüyamda, hep tereddütteyim. Geçen sene Ramazan Bayramı’nda dağa çıktı.
- Örgüt hiç kontak kurdu mu sizinle?
Hayır, hiç haber almadık.
- Nasıl anladınız peki örgüte katıldığını?
Gittikten 20 gün sonra ANF’de haberini gördük. Haberden Behdinan’da örgüte katıldığını anladık. Ama bizimle hiçbir bağlantısı olmadı.
- Ailede başka kimse var mı örgüte katılmış?
Hayır, kesinlikle kimse yok. Akraba bile yok.
DAĞA ÇIKTIĞI İÇİN KIZGINIM
- Kızgın mısınız peki dağa çıktı diye?
Tabii ki. Ben 20 yaşına getirdim, okutmuştum, bir sene sonra üniversite mezunu olacaktı. Ben onu oraya gitmesi için büyütmemiştim. Aç mı, hasta mı, bilmiyorsun. Ölüm daha iyidir benim yerimde olmaktansa! Gözümü kapıyorum, dağdakini, cezaevindekini, askerdekini düşünüyorum. Ne için yaşıyorum ki ben? Evime bir şey alınca sevinmiyorum. Tek istediğim bu kan dursun, oğullarım eve dönsün.
- Örgüt aklını mı çeldi?
20 yaşına dek ne eve geç gelirdi, ne Nevruz’a ne partiye giderdi. Millete kızardı, niye böyle yapıyorsunuz diye. Nasıl oldu da dağa gitti hiç anlamadık. Kaynım KCK davasından hapiste. 10 yıl önce lise 2′de iken gözaltına alındı. 8 yıl mahkemesi sürdü ve ömür boyu hapse mahkum edildi Oğlum ondan etkilendi, bir şey yapmadan kaynım bu kadar ceza aldı diye kızdı, dağa çıktı sanırım, bilmiyorum ki…
DÖNSE DE ÖLSEM!
- Oğlunuz dönsün istiyor musunuz?
Keşke, kim istemez ki! 20 yaşına ne zorluklarla getirdim. Bir daha görüp göremeyeceğimi bilmiyorum. Bir daha oğlumu görsem de, o gün ölsem! Nasıl dönmesin? Bir yıldır her gece rüyalarıma giriyor. Keşke dönse…
Başbakan çözüm bulabilir
- Birkaç gündür Kuzey Irak’a Türkiye operasyon düzenliyor. Sizin için zor olmalı. Ne hissettiniz?
10 gündür orası bombalanıyor. Bizim yediğimiz içtiğimiz zehirdir. Ben bir iş yapamıyorum, kendimde değilim. Dağdakinin kötü haberi gelir mi diye de korktum, askerler için de üzüldüm. Ne polis, ne asker ne dağdaki ölmesin! Hepsi bizim çocuklar, başkasının çocuğu değil. Benim oğlum gittikten sonra (dağdakini kastediyor) bir anne ağladı mı, ben de ağlıyorum. Asker anneleri ağlayınca da ağlıyorum. Nasıl ağlamayayım? İkisi de evladım. Diyorlar ki ‘analar ağlamasın’. Bir oğlum asker, bir oğlum dağda. Anne yüreği hiç dayanır mı bu kadarına? Dağda ortalama 5 yıl yaşarlar. Ölüme gitti benim oğlum. Bir daha görür müyüm bilemem. Askerimin başına bir iş gelir diye de korkuyorum. Ben ne yapayım, nasıl ağlamayayım? Bizim sonumuz ne olacak böyle? Oğlum ölüme gitmiş olabilir. Oğlumun gittiği ölüm yolu olabilir ama Başbakan Erdoğan bunu çözüm yolu yapabilir. Biz Kürt olmaktan gurur duyuyoruz. Kur’an-ı Kerim’de ‘Aslını inkar eden bizden değildir’ der. Bizim aslımız Kürt, inkar edemeyiz. Ama Türk kardeşlerimizle barış içinde yaşamak istiyoruz.
Türk bayrağı altındayız elbet askerlik yapacağız
- Diğer oğlunuzu askere gönderdiniz bu süreçte. Hiç tereddüt ettiniz mi?
Biz Türk bayrağı altında yaşıyoruz. Tabii ki askerlik yapacağız. Olur mu öyle şey? Biz de askerliğimizi yapacağız elbet. Ama tek isteğim bu kan, bu savaş dursun. Bu sadece benim başımda değil, tüm Türkiye’nin başında. Yeter artık, bu kan dursun!
- Askerdeki oğlunuz dağa çıkmayı düşündü mü peki Recep’ten sonra?
Hayır, kesinlikle. Benim oğlum gittikten sonra cezaevindeki Önder dedi ki ötekine ‘Anne-baba yıkıldı, onlara artık biz sahip çıkalım.’ İsterim ki okusun, meslek sahibi olsunlar. Biz onları ne zor büyüttük. Eşim Devlet Köy Hizmetleri’nde işçi. Hiç ister miyiz böyle olalım?
- Oğlunuz doğuda görev yapacak olsa yine gönderecek miydiniz?
Açık söyleyeyim, ona çok karşıydım ama Allah’tan öyle olmadı. Nasıl olacaktı ki? Bir oğlum dağa gitmiş zaten, biri de askerde. Askerdeki elinde silahla onun karşısına geçse… Olur mu, kardeş kardeşi öldürecek? Olur mu öyle? Denizcidir, öyle olmadı. Ama kardeşinin karşısına dikilse, yıkılırdık, yalan yok.

Monday, September 26, 2011

TUZAK


Çin'de 6 kadını iki yıl boyunca bodruma kapatan ve ikisini öldüren evli erkek yakalandı.
Çin basınında yer alan haberlere göre, 34 yaşındaki Li Hao korkutma taktiği olarak kurbanlarından ikisini öldürdü ve diğer kadınların bulunduğu odaya gömdü. Li Hao, kadınlardan birinin kaçmayı başararak polise bodrumdaki "hapishaneyi" ihbar etmesi üzerine 6 Eylül'de yakalandı. Henan eyaletine bağlı Luoyang şehri polisi, konuyla ilgili soruşturmanın sürdüğünü ve Li'nin akli durumuyla ilgili testler yapıldığını açıkladı.

Şehrin teknolojik denetleme biriminin eski personeli Li, daha önce konut olarak kullanılan bodrum katını 4 yıl önce aldığını ve buranın altında iki küçük oda daha açmak için bir yıldan fazla uğraştığını söyledi. Li, polise bu odaları açtıktan sonra gece kulübünde ve karaoke barında çalışan 6 kadını bu odalara kilitlediğini ve iki yıl boyunca hepsine "tecavüz ettiğini" itiraf etti.

Li, kurbanlarının kaçmasını engellemek için onlara iki günde bir yemek vererek güçsüz bıraktı. Ancak 23 yaşındaki kadın kaçmayı başararak, durumu polise bildirdi. Kadının gösterdiği yere gelen polis diğer üç kadının yanı sıra derin olmayan iki mezar buldu.

Polis yetkilileri odada kadınların video seyretmeleri, oyun oynamaları için bir bilgisayar bulunduğunu, ancak bilgisayarın internet bağlantısı olmadığını belirtti. Yetkililer, Li'ye itaat etmelerinden dolayı kurbanlarda "Stockholm sendromu" olması olasılığını da dile getirdi. Li'nin diğer iki kadını geçen yıl kendisine karşı koymalarından dolayı öldürdüğü sanılıyor.

Li'nin eşi ise kocası tutuklanana kadar söz konusu bodrum katından haberdar olmadığını, eşinin kendisine bir yerde yarı zamanlı olarak bekçilik yaptığını söylediğini ve geceleri dışarı çıktığını anlattı. Çiftin bir erkek çocukları bulunuyor.

Polis kurbanlardan üçünü serbest bırakırken, birini Li'ye bir kadını öldürürken yardım ettiği şüphesiyle gözaltına aldı.

Thursday, September 22, 2011

BADE

Bursa'da, kendisini tarikat şeyhi olarak tanıtan ve dergahına gelenlere, cennet vaat ederek kandırıp cinsel ilişkiye girdiği iddiası ile tutuklanan 47 yaşındaki Uğur Korunmaz'ın yargılanmasına başlandı. Korunmaz çıktığı duruşmada, "Müritlerim, benden zaman zaman cinsel ilişkiye girmemizi isterdi. Ben de bunu, onların istekleri doğrultusunda yerine getiriyordum. Müridimin bu talebini reddetme gibi bir durumum olamaz" dedi. Hakkında 'Nitelikli cinsel saldırı', 'Tarikat kurmak ve baş mevkiinde olmak' gibi suçlardan toplam 341 yıl 6 ay hapis cezası istenen Uğur Korunmaz, Bursa 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde ilk kez hakim karşısına çıktı. 'Çocuk ve hayvan pornosu içeren CD'leri sakladığı' iddialarını kabul etmeyen evli ve 2 çocuk babası Korunmaz, kendisini bir tarikatın mürşidi olarak tanıttı.


Müritleriyle kendi istekleriyle 'Badelenme' adını verdiği oral seks dahi yaptığını söyleyen Korunmaz şunları söyledi: "Bunların tamamı tarikatın gerektirdiği bir usul ve çabadır. Tarikata girerken bunların hiç birinden bahsedilmez. Uzun süreli sohbetler sonunda cinsel içerikli konular kendiliğinden oluşur. Müride ibadet için verilen ve adına 'virt' denilen zikir içeren sözler belirli süre tekrar edilir. Ve bunu yapan kişi kendiliğinden cezbedilerek gelir. Benden badelenme ya da cinsel ilişki talep eder. Bunları kabul etmemem gibi bir tercihim olamaz. Çünkü ben de, bağlı olduğum tarikatın ölen lideri H.B. tarafından 2005 yılında badelendim. Ölümünden sonra da pir oldum."


Duruşmaya katılan 17 kişiden sadece 3'ü Uğur Korunmaz'dan şikayetçi olurken 14'ü ise şikayetçi olmadıklarını belirtti. Müşteki olarak mahkemeye çağrılan erkekler A.R.Ç. ve M.S., yaptıkları badeleme sonucu doktorların çare bulamadığı felç hastalıklarının geçtiğini, bu nedenle Uğur Korunmaz'dan şikayetçi olmadıklarını söyledi.


Mahkemede ilginç savunmalardan biri de Ç.Ç.'den geldi. Ç.Ç., "Allah'ın sevgili bir kuluna rastlamak için, sürekli istihare yapıyordum. Hocamı da istiharede buldum. Tesbih ve zikir çekerek kalp gözümün açılmasıyla birlikte kendi isteğimle badelendim. Bir zorlama olmadı. Kendi isteğimle cinsel ilişkiye de girdim. Bana göre bunlar normal yaşanması gereken şeyler" dedi.


Uğur Korunmaz ile 3 yıl önce bir arkadaşının aracılığı ile tanıştığını söyleyen A.Ş.'nin eşi B.Ş. de şunları anlattı: "Eşim, 3 yıl boyunca benim de dergaha gitmemi istedi. Hocanın beni çağırdığını söyledi. Eşimin ısrarları üzerine, çocuğum ortada kalmasın, yuvam dağılmasın diye kendimi ateşe attım ve dergaha gittim. Korunmaz, bir yıl kadar sonra beni sır odasına kabul edip, badelenmem gerektiğini söyledi. Anlatırken midem bulandı. Sonra bana okuyup üflediği suyu içirdi. Suyu içtikten sonra hareketlerimi kontrol edemez hale geldim ve hocanın istediğini yapmak zorunda kaldım. Hem badelendim, hem cinsel ilişkiye girdim. Ancak, daha sonra eşim ve ben, bunun sapkınlık olduğunu anlayıp dergahtan ayrıldık. Bizi kandıran bu adamdan şikayetçiyim." Mahkeme heyeti dinlenmeyen diğer müştekilerinin ifadesinin alınması için duruşmayı Kasım ayına ertelerken sanığın tahliye istemini ise kabul etmedi.


Haber Kaynağı: Doğan Haber Ajansı